Jander Sunstar, Demiplane of Dread’a, yani Ravenlofta sürüklenmeden önce bir zamanlar Evermeet’li bir güneş elf vampirdi. Güneş elfler, altın elfler veya yüksek elfler olarak da tanımlanabilir. Kendisinin bulunduğu romanlar:
- Realms of Valor: “One Last Drink”
- Realms of Infamy: “Blood Sport”
- Realms of Magic: “The Quiet Place”
- Vampire of the Mists
Kendisinin bulunduğu maceralar:
Baldur’s Gate: Descent into Avernus
Görünüş
Jander Sunstar, 1.75 boylarında ve 59 kilo ağırlığında. Açısal yüz özelliklerine sahip olmasına rağmen elf soyluluğunun getirdiği özelliklerini korudu. Jander buğday renkli saçlarını omzuna kadar uzattı ve ara sıra kulaklarını saçlarıyla kapatabiliyordu. Derisi soluk altın rengindeydi, gözleri ise etkileyici bir şekilde vampir formuna dönüşünceye dek ışıkta parlayan gümüş rengindeydi. Vampire dönüştüğünde parlayan gümüş rengi gözleri öncekine nazaran daha soluk bir renk formunu aldı. Sol eli Ravendkind’in Kutsal Sembol’ünü tuttuğu için yanarak soldu ve “öldükten” sonra bile o şekilde kaldı. Bu kırışık biçimsiz elini korumak ve çıplak eliyle sevdiği bitkilere dokunduğunda solduğunu fark ettiği günden beri ellerine her zaman eldivenler giyerdi. Kıyafet olarak ise vampir formundan dolayı canlıları kendisinden uzak tutmak için cüzi bir dilenci gibi, pis görünümlü bir pelerinin yanında kendisini çöplerle kaplamaya özen gösterirdi.
Tarihi

Faerûn’daki Erken Yaşamı
Jander Sunstar, Evermeet adasında altın elf ebeveynleriyle birlikte dünyaya geldi. Yolculuk tutkusu onu sardı ve macera arayışı içinde, anakara olan Faerûn’a gitti. Bunu yaparak beklediğinden daha fazlasını buldu. Orijinal ismiyle Merrydale, bir takım olaylardan sonra kendisine Daggerdale denilen yerde kendisini bir grup istilacı vampirlerle savaşırken buldu. Kendisinin de bulunduğu, çok sevdiği arkadaşları da bulunan Gümüş Altılı grubunun içine dahil oldu. Jander, vadi yerlisi ve vampirler arasındaki savaşa dostlarıyla birlikte katıldı. Ellerine tahtadan kazıklar alıp gece-gündüz vampirlerin evlerine gidip, uyuyan – veya uyumayan – vampirlerin kalplerine sivri uçlu, ahşap kazıklar çaktılar. Kılıçlarına gümüşler dövdüler, kıyafetlerine gümüş püsküller serpiştirdiler, tüm tanrı inancına sahip olanlar ise kutsal sembollerini, bu kana susamış mahluklara karşı uzattılar.
Gümüş Altılı
Gümüş altılı, kolcu Jander, Water-deep’li bir rahip olan Gideon, Trumper Hillhollow adlı bir hırsız, iri bir savaşçı olan Kellian Graycloud, altın saçlı bir ozan olan ‘şirin’ Lyria ve büyücü Alinora Malina’dan oluşan altı kişilik bir macera grubuydu. Bir çok zorluğun üstesinden gelerek Merrydale’de isimlerini pek çok kere duyurmuşlardı. Tiamatla karşı karşıya geldiler, bir çok trolü dağlarda avladılar, kötücül yaratıkları inlerinde biçtiler. Kendileri vampirler tarafından teker teker avlanıp grup dağılıncaya dek, en son Dale diyarının, canlılara kaos getiren bir kırmızı ejderhayı öldürmeleriyle Merrydale’de, Kuğu’nun Şarkısı adlı bir handa kutlama yapıyorlardı. Kuğu’nun Şarkısı hanında, iri yarı olan Kellian’ın soluk tenini, – böcek ısırığı zannettikleri – boynundaki iki izi fark etmeleriyle ve bir sonraki sabah onu ölü bulduklarında, araştırmaya koyuldular. Halkın çoğunda bu “hastalık” olduğunu fark ettiler. Bir kaç kayıplı gecenin sonunda vampirlerin varlığını bizzat anladılar ve gümüş altılıdan geriye kalanlar vampirlerle savaşmak için kuşandılar. Savaşın sonunda her şeyin bittiğini zannettiler. Grup dağıldı.
Beklenmedik İhanet
Jander, vampire dönüşmeden önce, olayların sakinleşmesinden sonra bir gece, önceden kaybolan eski dostunu gördü. Rahip Gideon, ona hala dostmuş gibi davrandı. İki dostun sarılmasından sonra Jander, Gideon’daki farklılığı gördü, ağzındaki kanın kendisine ait olduğunu farketti. “Artık bizden birisin.” dedi Gideon. Jander’in ilk dönüştüğü gece Cassiar onu ziyaret etti. Kızıl saçlı vampir efendisi Cassiar, bir elf vampirin nasıl göründüğünü merak ediyordu. Bu sebepten Jander ilgisini çekti ve onu öldürmek yerine bir vampire dönüştürdü.
İrade
Artık bir vampir olan Jander, bir asırdan fazla bir süredir yeni efendisi Cassiar’ın iradesine bağlıydı, ama ruhunu asla efendisinin kötü yollarına teslim etmedi. İnsanlar yerine hayvanların kanıyla hayatta kalmaya çalıştı ama Cassiar’ın emirleri, onun birçok kötülük yapmasına neden oldu. Sonunda, arkadaşı Rhynn Oriandis’in yardımı ile Marpenoth’un Açık Cilt Yılı, 892 DR yıllarının ortasında, Mistledale’deki Cassiar’ı öldürmeyi başardı. Yüz yıllık iradeye karşı gelme ve efendisini öldürme yollarını arama savaşı sonunda bitmişti. Mistledale’i bir süre dolaştı, vahşi doğada uyuyan haydutlarla avlanırken onları öldürmez, onları öldürmeyecek dozda kanlarından alırdı. Bu bir vampiri doyurabilecek miktar değildi fakat Jander buna alışmak zorunda kalmıştı.
Vampir ve Tanrı
Yine bir gece, takip ettiği grup onun varlığını fark ettiler ve oradan uzaklaşmak zorunda kaldı. Kaçmayı bitirdiğinde, kutsal bir Silvanus korusunda ona sığınak sunan tanrıça Eldath ile karşılaştı. Koruda, oradan ayrılmadığı sürece, güneş ışığı hala ona ölümcül olmasına rağmen kendisini yeniden ölümlü bir elf gibi hissediyordu. Yakındaki bir manastırdan bir Silvanus rahipiyle tanıştı, kutsal havuzdan su çekmeye başladılar ve ikisi arkadaş oldu. Manastıra yaptığı şeyleri satarak koruya para sağlamakta kullanılabilecek bir çok Eldath heykelcikleri oydu. Jander manastırın yandığını görene dek çok mutluydu. Koruda arkadaşının saldırıya uğradığını görse bile buna bir şey yapmamalı ve ilahi yokluğunu korumalıydı. Fakat Jander, haydutlara karşı hiç bir şey yapamadan duramadı, manastır halkını ve arkadaşını korumak için haydutların hepsini katletti. Koruya tekrar geri dönmeye kalktığında ise acı verici, görünmez bir bariyeri fark etti. Artık Eldath’ın ona ikinci bir yardım eli uzatacağından emin değildi.
Barovia’ya Yolculuk

Jander, Daleland’ı ve anılarını o gecenin ardında bırakıp Waterdeep’e doğru yola çıktı. Şehrin dışına yerleşti ve hayvanlarla beslenmek yeterli olmadığı zamanlarda, Waterdeep’in tımarhanesine yöneliyordu. Bu sayısız ziyaretlerinden birinde, ayaklarına kapanmış bir deli kadına aşık oldu. Kestane rengi saçlarıyla, iri gözleriyle Jander’i şoke ederek güzelliğiyle etkilemişti. Böyle bir deli yuvasında böyle bir güzelliğe inanamamıştı. Ne yazık ki o da bir deliydi. Fakat Jander kadınla geçirdiği zamanlar boyunca kadının üzerinde bir lanet olduğunu öğrendi. Asla yaşlanmıyordu ve bu lanet onun delirmesine yol açmıştı. Anna, Gül Yılı’nda, 1098 DR zamanı ateşli bir ölümcül hastalığa yakalandı. Jander panikledi, rahiplere başvurdu fakat hiç kimse bu hastalığa çare bulamadığında kendisini de çaresiz hissetti.
Son Çare
Yapılabilecek tek bir şey vardı, Jander bunu yapmak konusunda, Cassiar’a da karşı geldiği gibi kendisini bu zamana kadar dizginlemişti. Tek çarenin bu olduğunu ve tutkuyla aşık olduğu kişiyi kaybetmemek için o gece kanının son damlasına kadar içti. Bir vampir kölesi olmasını istemediği için, gerçek bir vampire dönüştürmek umuduyla kendi kanından kıza sundu fakat kadın bunu kabul etmedi ve Jander’in kollarında bir sonraki sabah, Jander’in iradesi altında bir vampir köle olmak üzere son nefesini verdi. Jander, ancak öfkesi dindiğinde tüm tımarhaneyi katlettiğini fark etti. Vampir lanetler savurdu, sevgilisinin iradesiz bir şeye dönüşmesindense ölmesi onun için daha olabileceğini düşündü. Tüm katlettiği delilerin bulunduğu tımarhaneyi yaktı ve bir yemin etti. Kendisini deliliğe sürükleyen şeyin ne olduğunu bulmaya ve ondan intikam alacağına dair yemin etti.
İntikam Yemini Eden Vampir
Dread Demiplane’in Karanlık Güçleri çağrısını duydu ve onu korkunç alemlerine sisler aracılığıyla sürükledi. Neredeyse hemen Barovia’lı Kont Strahd von Zarovich ile temasa geçti ve aralarında çatışma çıktı. Anna’nın bir zamanlar Barovia’da Tatyana olarak tanındığını ve Strahd’ın erkek kardeşi Sergei’nin sevgilisi olduğunu öğrendi. Strahd, erkek kardeşini öldürmüştü ve Tatyana’yı kendisinin yapma girişimlerinde deliliğe sürüklendi. Kendisini şimdiki düzlemin Sisleri’ne fırlattı, Tatyana’nın bir kısmı Waterdeep’e geldi ve orada bulundu Jander ile tanıştı.
Vampir Lord ile Ölümüne Savaş
![]()
Yirmi beş yıl içinde Lord vampire, vampirlik hakkında bir çok şey öğreten Jander, aralarındaki düşmanca olan dostluğu fark etti. Strahd onu çağırdığı akşam yemeğinden itibaren birlikte avlandılar, birlikte bir çok bilgi alışverişi yaptılar. Jander, kendisinin de Strahd tarafından kullanıldığını, manipüle edildiğini anlamamıştı. Jander yirmi beş yılın ardından, intikam yemini ettiği kişinin Strahd olduğunu öğrendiğinde artık aralarındaki dostluk yok oldu. İki cesur köylü, Sasha adında bir rahip ve Leisl adında bir haydutun yardımıyla Strahd’a saldırdı, çok sevdiği Lathander’a zafer karşılığında hayatını teklif etse bile, her iki vampir de yüzleşmeden kurtuldu, iki taraf da ağır yaralandı. O savaşta vampir olan Jander, Ravenkind’in Kutsal Sembol’ünü, Strahd’a doğru uzatmak için sol eliyle kavradı. Fakat Strahd son anda o hissettiği inanılmaz acıdan kurtuldu ve geri çekildi. Jander ise büyük bir halsizlik ve acı ile yere yığıldı.
Çaresizlik
Jander, son anlarında vampir kontla geçirdiği uzun süreler boyunca öğrendiği, vampir kontunun asla alt edilemeyeceğini anımsadı. Karanlık Güçler’in kendisinden beslenebilmek için sonsuz bir savaş için kendisini oraya getirdiğini düşündü ve onları yenmenin en iyi yolu iki taraftan birinin savaştan geri çekilmesiyle olacağını düşündü. Strahd savaştan geri çekilemezdi. Sonuçta o Karanlık Güçler’in oyuncağıydı. Karanlık Güçler buna izin vermeyecekti, bu sebepten kendisini çok sevdiği ve beş asırdır hiç yüzünü görmediği güneşe bıraktı. Şafakta, güneş yükselirken Ravenloft Kalesi’nin pencerelerinden birine doğru kollarını açarak kendisini Sabah Lordu’nun kendisine bıraktı. Lathander’a kavuştuğunu düşünüyordu.
Ölümsüzlük
Bazı Faerûn’lu bilginler, Barovia diyarının karanlık sislerinin güneşi Jander’ı yok etmekten alıkoyduğunu ve Forlorn olarak bilinen Demiplane bölgesinde tekrar uyandığına inanır. Daha sonra Strahd için sahip olduğu nefreti tüm istenmeyen akrabalarıyla paylaşarak kendince ticaretini bu şekilde yaparak bir vampir avcısı oldu ve Toril’e geri dönerse, muhtemelen yine aynı hizmeti vereceğinden emindi.
The Hellriders

Daha sonra, Jander Toril’e geri döndü ve Hellriders’e gönüllü olarak katıldı. Sonrasında ise Yay Yılı’nda melek Zariel liderliğinde Ride olarak bilinen Avernus’un işgaline katıldı. Fakat bu düzlemin korkunçluğu, Jander ve Hellriders için çok fazlaydı, savaşı kazanamayacaklarını öğrendiklerinde Elturel’e giden portaldan geçip onu mühürlemek için geri çekilmeye çalıştılar. Ordusunu kaybeden Zariel’in kaderi mühürledi, Avernus’da yakalandı ve bir baş şeytana dönüştü.
Istırap Dolu Yıllar

Kararı için yıllarca utanç ve ıstırap çekerek geçirdikten sonra, Jander bir kez daha, Lathander’ın merhametinin kollarına kendisini vermek için güneşe karşı varlığını sona erdirmeye karar verdi. Bununla birlikte tekrar serbest kalması reddedildi. Bunun yerine, onun da kaderi mühürlenmiş gibi Avernus’ta bir mahkum olarak geri geldi. Orada Zariel’in yanından hiç ayrılmayan ve daha sonra bir nargugon haline getirilen iki generalden biri olan Haruman tarafından esir tutuldu. Jander, Haruman’s Hill’de bir demir ağacı üzerinde çarmıha gerildi ve vücudu, aynı kaderi taşıyan diğer arkadaşlarının kanlarının kendisine enjekte edilerek vücudunun çalışması ve ölmemesi sağlandı.
Ölmek İçin Yakarış
On İki Uyarı Yılında, 1494 DR zamanı, Jander, yoldan geçenlerden kendisini deşip biçmesi ve bu işkenceden kendisini kurtarması için yalvardı. Bu sebepten lanetli ruhu oradan kurtularak başka yerlere yolculuk edebildi. Fakat asla huzura kavuşamayacağını anladı. Lanetli ruhunu tanrılar asla kabul etmeyecekti.